ABD ve Çin arasındaki ticaret gerginliği tırmanıyor! Başkan Trump'ın başlattığı ek gümrük vergisi uygulamaları, iki ülke arasında karşılıklı misillemelere yol açarak dünya ticaretini derinden etkiliyor. Peki, bu durum gelişmekte olan ülkeler için ne anlama geliyor? Ekonomik bir kasırga mı yaklaşıyor?
Çin-ABD Ticaret Savaşı: Gerilim Tırmanıyor
Çin, ABD'nin gümrük vergilerini artırmasına karşılık olarak kendi vergilerini yükseltti. Trump ise diğer ülkelere yönelik gümrük vergilerini erteleyerek mücadeleyi Çin ile sınırlandırdı. Ancak bu durum, dünya ticaretinde belirsizlik ve endişe yaratmaya devam ediyor. Çin'in ABD'ye konteyner yüklemesini durdurması, ticaret savaşının boyutunu gözler önüne seriyor. Çin'in dünya ticareti liderliğini bırakmaya niyeti yok. Bu durum, ABD pazarındaki kayıplarını diğer bölgelere yönelerek telafi etmeye çalışacağı anlamına geliyor.
Gelişmekte olan ülkeler için en büyük tehlike, Çin'in kayıplarını telafi etmek amacıyla diğer pazarlara yoğunlaşmasıdır. Zayıf sermaye yapıları ve teknoloji eksiklikleri nedeniyle bu ülkeler, Çin'in baskın ticari hamlelerine karşı koymakta zorlanabilirler. İhracat odaklı kalkınma modelleri benimseyen ülkeler, bu durumdan olumsuz etkilenebilirler. İhracatlarının yeniden durgunlaşması ve yeni pazar fırsatlarının Çin tarafından ele geçirilmesi, büyük bir olasılık olarak karşımıza çıkmaktadır.
Ekonomik Kasırga mı Yaklaşıyor?
Ticaret savaşının etkileri AB ülkelerine de sıçrayabilir. Özellikle Almanya'nın otomotiv ve sanayi ürünleri sektöründeki rekabet gücü azalabilir ve yerini Çin ürünlerine bırakabilir. Bu durum, zaten siyasi istikrarsızlıklarla mücadele eden bazı AB ülkelerinde yeni bir ekonomik krizin tetikleyicisi olabilir. AB ülkelerinin karşı karşıya kalacağı rekabet ve mücadele, gelişmekte olan ülkeler üzerinde ikinci bir domino etkisi yaratabilir ve ihracat darboğazı sürecini daha da derinleştirebilir.
Covid-19 pandemisi, Ukrayna-Rusya Savaşı ve İsrail'in Gazze'deki soykırımının dünya ticaretini olumsuz etkilediği bir dönemde, ticaret savaşının eklenmesi Afrika ülkeleri için ilave ekonomik zorluklar yaratabilir. Refah seviyesi yüksek ancak nüfusu az olan Körfez ülkeleri ise petrol fiyatlarını düşürüp petrol ihracatını artırarak finansal verimliliklerini telafi etmeye çalışabilirler. Bu durum, enerji ihtiyacı olan ülkelere kısmi bir avantaj sağlasa da, yüksek enerji ihtiyacını ithalat yoluyla karşılayan Çin'e ilave rekabet imkanı sunacaktır.
Türkiye Ne Yapmalı?
Gelişmekte olan ve ekonomileri ihracata dayalı ülkelerin mevcut konumlarını gözden geçirmeleri ve ticaret savaşının olumsuz etkilerinden en az şekilde etkilenmeleri için önlemler almaları gerekmektedir. Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) ve Türkiye'nin de içinde bulunduğu DTÖ üyesi ülkeler, ortamı yatıştırma ve süreci sakinleştirme girişimlerini yoğunlaştırmalıdır. Türkiye, sahip olduğu konum ve güvenilirlik unsuru sayesinde bu süreçte önemli bir rol üstlenebilir.
Sonuç olarak, ABD ve Çin arasındaki ticaret savaşı, dünya ekonomisi için ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Gelişmekte olan ülkeler, bu durumdan en çok etkilenecek kesimlerin başında gelmektedir. Bu nedenle, bu ülkelerin kendilerini korumak için gerekli önlemleri almaları ve DTÖ gibi uluslararası kuruluşların arabuluculuk çabalarına destek vermeleri büyük önem taşımaktadır. Aksi takdirde, yaklaşan ekonomik kasırga birçok ülkeyi derinden sarsabilir.