PKK'nin 12. Kongresi, 5-7 Mayıs tarihleri arasında 232 delegenin katılımıyla gerçekleşti. Kongrede alınan kararlar, hem PKK ve Kürtler için hem de Türkiye ve bölge için önemli sonuçlar doğuracak nitelikte. Bu kararların, klasik ideolojik kavramların ötesinde stratejik değişim ve dönüşümler olarak değerlendirilmesi gerekiyor.
PKK Adıyla Çalışmalar Sonlandırıldı
Kongrede alınan en dikkat çekici karar, PKK adıyla yürütülen çalışmaların sonlandırılması oldu. Yapılan açıklamada, "PKK'nin örgütsel yapısının feshedilmesi ve silahlı mücadele yönteminin sonlandırıldığı" belirtildi. Ayrıca, kararların uygulanma sürecinin Öcalan tarafından yönetileceği vurgulandı. Bu durum, devletle yürütülecek sürecin tek yetkilisinin Öcalan olacağı anlamına geliyor. Sürecin başarısı veya başarısızlığı doğrudan Öcalan'ın sorumluluğunda olacak.
PKK'nin politik ve ideolojik misyonunun devam edeceği mesajı verilirken, Kürt halkının örgütlü mücadelesinin de süreceği vurgulandı. Açıklamada, "…inkâr ve imha siyasetine, soykırım ve asimilasyon politikalarına karşı direnen onurlu halkımız, barış ve demokratik toplum sürecini daha bilinçli ve örgütlü biçimde sahiplenecektir" denildi. Bu ifade, PKK'nin politik ve ideolojik mücadelesinin yeni bir örgütsel yapı içerisinde devam edeceğine işaret ediyor. Oluşturulacak yeni yapının, geçmişten farklı olarak silahsız ancak örgütsel yapısı güçlendirilmiş bir şekilde olacağı belirtiliyor.
Kürt halkının "yaşamın her alanında öz örgütlerini oluşturması, dilleri, kimlikleri ve kültürleriyle kendine yeterli olma temelinde örgütlenmesi, saldırılar karşısında kendini savunur hale gelmesi" için yeni bir örgütlülüğe ihtiyaç olduğu vurgulanıyor. Özellikle Kürt siyasi partilerinin, demokratik örgütlerinin ve kanaat önderlerinin Kürt demokrasisini geliştirme ve Kürt demokratik uluslaşmasını sağlama çağrısı yapması, Kuzey Doğu Suriye'dekine benzer bir şekilde Kürt kurumları arasında yeni bir oluşuma işaret ediyor.
Kongre Kararlarının Uygulanması İçin Şartlar
Kongre, alınan kararların başarıyla uygulanmasını iki temel şarta bağlamış durumda:
- Birinci Şart: "Önder Apo'nun süreci yürütüp yönlendirmesini, demokratik siyaset hakkının tanınmasını ve sağlam bütünlüklü bir hukuki güvenceyi gerektirir." Yani, Öcalan'ın süreci yönetmesi için gerekli koşullar oluşturulmadan sürecin başarıya ulaşması mümkün değil.
- İkinci Şart: "Türkiye Büyük Millet Meclisinin tarihi sorumlulukla rolünü oynamasıdır." Bu, hükümet veya devlet olarak tanımlansın, Kürt sorununun çözümü için gerekli demokratik adımların atılmaması ve gerekli hukuki ve anayasal değişiklikler için sorumluluk alınmaması durumunda sürecin başarısız olacağı anlamına geliyor.
Geleceğin Örgütlenmesi
Kongre, geleceğin nasıl örgütleneceğine dair de mesajlar veriyor. "Türkiye’nin sol-sosyalist güçleri, devrimci yapı, örgüt ve şahsiyetlerinin Barış ve Demokratik Toplum sürecini sahiplenmeleri ile halkların, kadınların ve ezilenlerin mücadelesi yeni bir düzey kazanacaktır… Barış ve Demokratik Toplum süreci ve sosyalizm mücadelesinde yeni bir aşamayı temsil eden Demokratik Toplum Sosyalizmi ile küresel demokrasi hareketi gelişerek adil ve eşit bir dünya oluşacaktır. Bu temelde başta Küresel Özgürlük Hamlesine öncülük yapan dostlarımız olmak üzere demokratik kamuoyunu demokratik modernite kuramı çerçevesinde enternasyonal dayanışmayı büyütmeye çağırıyoruz." Bu ifadeler, yeni dönemin politik ve örgütsel çalışmasının çerçevesini çiziyor ve Kürt Politik Hareketi'nin önümüzdeki süreci hangi dinamikler üzerinde örgütleyeceğine dair bir bakış açısı sunuyor.
PKK'nin 12. Kongresi'nde alınan kararlar, Türkiye ve bölge için önemli bir dönüm noktası olabilir. Silahlı mücadelenin bırakılması ve örgütsel faaliyetlerin sonlandırılması, Ankara'nın Kuzey Doğu Suriye'ye yönelik operasyonlarının gerekçelerini ortadan kaldırırken, Irak Kürdistan Bölge Yönetimi ile ilişkilerin normalleşmesinin önünü açabilir. Aynı zamanda, PKK bahane gösterilerek uygulanan anti-demokratik uygulamaların da son bulması için bir fırsat sunuyor. Bu kararların uluslararası alanda olumlu karşılanması, Kürtler için yakın gelecekte ciddi bir politik desteğe dönüşebilir. Devletin bu süreci ciddiye alarak somut adımlar atması, Türkiye'nin barışına, demokrasisine ve ekonomisine olumlu katkılar sağlayacaktır. Kürt gerçeğinin kabulü ve buna uygun stratejik adımların atılması, tüm taraflar için kazançlı bir sonuç doğuracaktır.