CHP Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal, İstanbul Adliyesi önünde yaptığı açıklamalarla gündeme oturdu. 1 Mayıs'ta gözaltına alınan ve adliyeye sevk edilenlerin durumunu takip etmek için adliyeye gelen Tanal, karşılaştığı engellemeler ve uygulamalara sert tepki gösterdi. "Bu adliyeden kim sorumlu?" diye soran Tanal, yetkililerden açıklama beklediğini ifade etti.
Adliyede Neler Oluyor?
Tanal, adliye önünde yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi:
- "Şu anda 106 kişi Cumhuriyet savcısı tarafından gözaltındaki yine savcı görmeden, avukatını görmeden, bazıları susma hakkını kullandığı halde onlar dinlenilmeden. Bunun aşağı yukarı 22 kişisi tutuklamaya sevk edildi. Burada 70 kişisi filan da oradan adli kontrole kimse imza kontrolü, kimisi yurt dışına çıkış yasağıyla adli kontrolle, sulh cezayı gönderildi, kimisi de serbest bırakıldı."
- "Burada ilginç olan şu bir Cumhuriyet savcısı gözaltındaki kişilerin ifadesini almadan, o kişileri görmeden, avukatları görmeden, avukatın oradaki müvekkiline yani gözaltındaki savunmasını almadan, adil yargılama ilkesi ihlal ediliyor. Anayasal savunma hakkı ihlal ediliyor ve sulh ceza gönderilen bölüm de şu şekilde."
- "Ben bu ülkenin anayasanın bana vermiş olduğu hükümler uyarınca gayet rahat kamu adliyelerine, kamu kurumlarının her tarafına girip en az da izleme, gözleme anlamında yetkimiz olduğu halde bugün bu üzerinde Adalet Sarayı yazılan bu adliyeye güvenlik, özel güvenlik görevlileri tarafından adliyenin koridoruna dahi alınmıyoruz. Duruşma salonu demiyorum. Adliye koridorlarına özel güvenlik diyor ki ben almıyorum diyor."
Tanal, bu durumun kabul edilemez olduğunu ve hukuksuzluğa karşı mücadele etmeye devam edeceğini vurguladı. Ayrıca, özel güvenlik görevlilerinin bir milletvekilini adliye koridoruna almamasının anayasal hakların ihlali olduğunu belirtti.
"Bu Ülkede Keyfilik İstemiyoruz!"
Tanal, açıklamalarına şöyle devam etti:
"Ve bunu videoyla gayet rahat sosyal medyamızda da bunları biz paylaştık. Delillendirdik. Şimdi ben buradan soruyorum sizin vasıtanızla. Bu Adalet Sarayı yazan, İstanbul Çağlayan Adliyesi'nin içerisindeki yönetimi Cumhuriyet Başsavcısına mı ait? Hakimlere mi ait? Adalet Bakanlığı'na mı ait? Yoksa özel güvenliğe mi ait? Emniyet mensubu da değil, polis de değil, bakın özel güvenlik, bir milletvekiline 'ben bu adliyenin koridoruna seni sokmuyorum' diyor. Ülkenin geldiği nokta bu. Ya Adalet Bakanlığı, Adalet Bakanlığını yapacak. Ya Emniyet Genel Müdürlüğü, Emniyet Genel Müdürlüğünü yapacak. Ya İçişleri Bakanı, İçişleri Bakanlığı'nı yapacak. Burada özel güvenliği adliyenin koridorlarını milletvekiline kapatmak, avukatlara kapatmak, bu ülkenin anayasasına da aykırı bu ülkenin ceza kanununa da aykırı, bu ülkenin Ceza Muhakeme Kanunu'na da aykırı. Biz bu ülkede kanunun uygulanmasını istiyoruz. Biz bu ülkede anayasanın uygulanmasını istiyoruz. Biz bu ülkede keyfilik istemiyoruz. Biz bu ülkede zorbalık istemiyoruz."
Tanal, Türkiye'de hukukun paspas edildiğini ve otoriter bir rejim uygulamasının hakim olduğunu savundu. Cumhurbaşkanı'na seslenerek, "Hani diyordunuz ya 'efendim üstünlerin hukukuna son vereceğiz' diyordu. Hani 2017'de üstünlerin hukukuna son verecektiniz. Yıl 2025 ben Türkiye Cumhuriyeti devletinin onurlu bir milletvekili olarak Sulh Cezaların bulunduğu 6. kata alınmıyorsam artık bu bitmiştir. Hukuk bitmiştir" dedi.
Sorumlu Kim?
Tanal, açıklamalarının sonunda şu soruları yöneltti:
"Bu adliyeden kim sorumlu? Ben onu sormak istiyorum. Bana bu adliyede özel güvenlik mi sorumlu? Emniyet mensuplarımız sorumlu. Cumhuriyet Başsavcılığı mı sorumlu? İçişleri Bakanlığı sorumlu mu? Adalet Bakanlığı mı sorumlu? Ben sorumluyu arıyorum sorumluyu. Eğer özel güvenliğe yargıyı teslim etmişlerse onu söylesinler. Yani hakikaten maalesef anayasa rafa kaldırılmış durumda."
Tanal'ın bu açıklamaları, Türkiye'deki hukuk sisteminin işleyişi ve adalet kavramı üzerine önemli bir tartışma başlattı. Adalet Bakanlığı ve ilgili kurumların bu iddialara nasıl bir yanıt vereceği merakla bekleniyor. Tanal'ın adliye önündeki isyanı, hukuksuzluğa karşı bir duruş sergilemenin sembolü haline geldi.