
Hulusi Akar'ın Kızının Yatay Geçişi: CİMER'den Şok Cevap!
Bir vatandaşın CİMER'e yönelttiği "Hulusi Akar'ın kızının yatay geçişi" sorusuna verilen yanıt gündeme bomba gibi düştü. Ekrem İmamoğlu'nun diplomasının iptal edildiği gün sorulan soruya, YÖK ve Hacettepe Üniversitesi'nden gelen cevapta zamanaşımı vurgusu yapıldı. Bu durum, kamuoyunda büyük bir merak ve tartışma yarattı.
Hulusi Akar'ın Kızının Eğitim Süreci Mercek Altında
Hulusi Akar'ın kızı Şule Akar'ın eğitim hayatı, özellikle yatay geçiş süreci, uzun zamandır tartışma konusu olmaya devam ediyor. 2000-2002 yılları arasında Hulusi Akar'ın İtalya Napoli'de görev yaparken, kızı Şule Akar'ın Şikago'daki DePaul Üniversitesi'nde biyoloji eğitimi aldığı biliniyor. Hulusi Akar'ın Türkiye'ye dönmesinin ardından, kızı için Hacettepe Üniversitesi'ne yapılan yatay geçiş başvurusu, o dönemde bazı soru işaretleri yaratmıştı.
İddialara göre, biyoloji bölümü ile tıp fakültesi arasında denklik olmamasına rağmen, Şule Akar'ın Hacettepe Tıp Fakültesi'ne kabul edilmesi dikkat çekiciydi. Bu durum, yurtdışında görev yapan kamu görevlilerinin çocuklarına tanınan bir haktan yararlanma çabası olarak değerlendirilmişti. Şule Akar, 2009 yılında tıp fakültesinden mezun olarak doktor unvanını aldı ve ardından TUS sınavını kazanarak kadın hastalıkları ve doğum uzmanlığı eğitimine başladı.
CİMER'den Gelen Yanıt Tartışma Yarattı
Bir vatandaşın bu süreçteki usulsüzlük iddialarını CİMER'e taşıması üzerine, konu yeniden gündeme geldi. CİMER, başvuruyu YÖK ve Hacettepe Üniversitesi'ne iletti. Gelen yanıtta ise, sorumluların eylemlerinin disiplin ve ceza hukuku bakımından zamanaşımına uğradığı belirtildi. Bu cevap, kamuoyunda farklı yorumlara neden oldu. Bazı kesimler, zamanaşımı kararının kabul edilemez olduğunu savunurken, bazıları ise hukuki sürecin bu şekilde işlemesinin normal olduğunu ifade etti.
Gazeteci Barış Terkoğlu'nun X hesabından paylaştığı bu gelişme, sosyal medyada da geniş yankı buldu. Vatandaşlar, konuyla ilgili çeşitli yorumlar yaparak, şeffaflık ve adalet taleplerini dile getirdi. Özellikle, benzer durumda olan diğer öğrencilerin yaşadığı zorluklar göz önüne alındığında, bu türden iddiaların titizlikle incelenmesi gerektiği vurgulandı.
Türkiye'de yükseköğrenim sistemi ve yatay geçiş uygulamaları, uzun zamandır tartışma konusu olmaya devam ediyor. Özellikle, kamuoyunda tanınmış kişilerin çocuklarının eğitim süreçleriyle ilgili ortaya atılan iddialar, sistemin şeffaflığı ve adil olup olmadığı konusunda soru işaretleri yaratıyor. Bu türden olaylar, kamuoyunun güvenini sarsabileceği gibi, yetkililerin daha dikkatli ve şeffaf bir şekilde hareket etmesi gerektiğinin de altını çiziyor.
Bu olay, Türkiye'deki eğitim sisteminin ve kamu yönetiminin şeffaflığına dair önemli bir tartışma başlatmış durumda. Zamanaşımı kararı, kamuoyunda farklı tepkilere yol açarken, benzer durumdaki diğer vakaların da incelenmesi gerektiği yönünde bir beklenti oluşturdu. Gelecekte, bu türden iddiaların daha titizlikle soruşturulması ve şeffaf bir şekilde kamuoyuyla paylaşılması, hem adaletin sağlanması hem de kamuoyunun güveninin korunması açısından büyük önem taşıyor.













