
Sosyal Medya Yalanları: Gerçek Sandığımız Algı Oyunları!
Sosyal medya, bir zamanlar özgürlük ve sansürsüz haberin adresi olarak görülse de, günümüzde hakikatin yerine geçen bir aynaya dönüştü. Artık yansımalara inanıyor, gerçek sandığımız yalanlarla yaşıyoruz. Peki, bu nasıl oluyor? İşte sosyal medyanın manipülasyon gücü ve algı oyunları.
Sosyal Medya ve Algı Yönetimi
Eskiden "kulaktan dolma bilgi" vardı, şimdi ise "parmak ucuyla yalan" var. Bir siyasetçinin 45 dakikalık konuşmasından kesilen 2 saniyelik bir mimik, sosyal medyada dolaşıma sokularak, "Bakın ne yaptı!" başlığıyla sunuluyor. Videonun tamamını izleyen, kontekste bakan yok. Ama herkes hükmünü vermiş: "Bu adam bitmiş!"
Sosyal medyada vicdan yok, hesap var. Takipçi hesabı, izlenme hesabı, reklam hesabı... Mesele doğruyu paylaşmak değil, algı yaratmak. Yeter ki dikkat çeksin, öfke yaratsın. Doğru mu, değil mi? Kimin umurunda?
- Fotoğraflar farklı yerlerden, farklı zamanlardan alınıyor.
- Videolar eski tarihli olmasına rağmen yeniymiş gibi sunuluyor.
- İddiaların kaynağı ve kanıtı olmamasına rağmen yayılıyor.
Gerçekten haber almak isteyen kalmadı. Herkes kendi fikrine en uygun yalanı arıyor. Onu bulunca da, al sana paylaş!
Sahte Profiller ve Bot Hesaplar
Sanal dünyada artık sahte profil, gerçek insanın önünde. Bot hesap, gazeteciden daha etkili. Tıklanmak için kurgu videolar yapılıyor, kavgalar organize ediliyor, yalanlar "algı yönetimi" adı altında meşrulaştırılıyor.
Bugün sosyal medya, toplumsal kutuplaşmayı körüklüyor. Siyasette "algı operasyonu" artık mitingden daha güçlü. Televizyonlarda saatler süren tartışmalar, tek bir tweet'le gölgeleniyor. Seçimler sosyal medyada kazanılıyor, itirazlar orada boğuluyor.
Bireysel Hayatlar ve Sosyal Medya Maskeleri
Sosyal medyada paylaşılan mutlu evlilikler, çoğu zaman boşanma davasının öncesi. Gülümseyen fotoğraflar, ilaçlarla ayakta duran psikolojilerin maskesi. Tatile giden değil, tatil pozu veren "mutlu" sayılıyor. Artık kimse gerçekleri yaşamıyor, sadece gösteriyor.
Sosyal medya, yeni çağın vitrini. Ama içerisi boş. Gösterişli ama sahte. Parlak ama kırılgan. Ve en tehlikelisi: Gerçekle bağımız kopuyor.
Çünkü artık herkes "fenomen", herkes "editör", herkes "yorumcu", herkes "adalet dağıtıcısı". Ama kimse sorumluluk taşımıyor. Kimse demiyor ki: "Ya bu doğru değilse?"
O yüzden artık bir karar vermeliyiz: Gerçeği mi arıyoruz, yoksa sadece hoşumuza gideni mi? Gerçek bazen acıtır. Ama yalan her zaman boğar. Ve unutmayalım: Yalan en çok, inanmak isteyenlerin cebine girer. Sosyal medyanın sunduğu bu yanıltıcı dünyaya karşı bilinçli olmak ve gerçekleri araştırmaya devam etmek, sağlıklı bir toplumun ve bireyin sorumluluğundadır.