11 Nisan 2025 Cuma

Muhalefetin Dezenformasyon Tuzağı: İktidara Giden Yanlış Yol Mu?

Türkiye siyasetinde son zamanlarda en çok tartışılan konulardan biri, muhalefetin dezenformasyon stratejileri ve bu stratejilerin ülke siyasetine etkileri. Ana muhalefetin yıllardır vazgeçemediği dezenformasyon, iktidara ulaşma çabalarında sıkça başvurulan bir yöntem haline geldi. Ancak bu durum, beraberinde birçok tartışmayı da getiriyor.

Muhalefetin Dezenformasyonla Mücadelesi

Muhalefetin dezenformasyonla mücadele söylemi, son dönemde sıkça duyduğumuz bir ifade. Ancak, her gün yenisi eklenen çarpıtmalar, bu mücadelenin ne kadar zorlu olduğunu gösteriyor. Parti içi sorunların, ülke siyasetine yansıması ve bu durumun dezenformasyona dönüştürülme çabası, siyasi arenada gerginliğe neden oluyor. Üstad Necip Fazıl Kısakürek'in dediği gibi, "Bugün bizdeki muhalefet, iktidarı düşürme şartıyla vatanı düşürmeye razıdır." Bu sözler, günümüz muhalefetinin tutumunu özetler nitelikte.

Parti içi çekişmelerin boyutu, devam eden davalardaki şikayetçilerin de yine parti içinden olmasıyla daha da belirginleşiyor. İddialara göre, yapılan yolsuzlukların harcandığı yerler arasında satın alınan delegeler de bulunuyor. Bu durum, muhalefetin kendi içinde yaşadığı sorunları ve etik tartışmaları gözler önüne seriyor.

Boykot Çağrıları ve Ekonomik İstikrar

Muhalefetin boykot çağrıları, ekonomik istikrarı yıpratma çabası olarak değerlendiriliyor. Ekonomik gücümüzü kullanıyoruz söylemi adı altında yapılan bu çağrılar, milli menfaatlere zarar veriyor. Peki, bu boykot çağrıları kime hizmet ediyor? Kendi iktidarlarını kaybetmemek için milletin iktidarına saldıranlar, milli iradeyi hedef alıyor. Bu tür eylemlerin, bumerang etkisiyle kendilerini vuracağı ve geniş halk kitlesi tarafından desteklenmeyeceği düşünülüyor.

Yerli üretim yapan bütün üreticilerin iktidara oy verdiğini düşünerek bu kalkışmanın gerçekleştirilmesi, muhalefetin seçmen yapısıyla ilgili önemli bir gerçeği ortaya koyuyor. Eğer bu tez doğruysa, muhalefetin seçmenleri arasında üretici olmadığı anlamına geliyor. Bu durum, muhalefetin yerli üreticilerden tepki almasına neden olabilir.

Sokağa Çağrı ve Hukuki Süreçler

Muhalefetin sokağa çağrıları, Gezi benzeri bir süreci tetikleme amacı taşıyor. Görüş ayrılığı içerisinde olunan vatandaşların sessiz kalması, sindirilme çabası olarak yorumlanıyor. Ancak, sukunetini kaybetmeden hukukun ve devletin gerekli mercilerinin işleyişini saygı ile takip eden ve muhalefet gibi düşünmeyen seçmenler, bu tür çağrılara destek vermiyor. Yolsuzluk şüphesi ile göz altında olan birisinin seçilmiş olması, hırsız olma ihtimalini ortadan kaldırmıyor. İçlerinden edilen şikayet ve tanıklıklar neticesinde ortaya çıkmış bu durumun yansımaları bile dudak uçuklatacak düzeyde.

Peki, saklanmaya çalışılan bildiklerimizden ya da tahminlerimizden fazlası mı var? Güneş balçık ile sıvanmayacağına göre, hukuken aklamaya çalışmak için çaba sarf etmek yerine, hukuka aykırı söylemlerle dezenformasyon tercih ediliyor. Ortaya çıkacak gerçekler, tütmesi devam eden dumandan belli olsa da nihayeti merakla bekleniyor.

İmza Kampanyaları ve Kamuoyu Algısı

Yıkılan tuğlaların çokluğundan mütevellit çözüm çıkışları da enkaz niteliğinde olan bir diğer mücadele tercihi ise imza kampanyası. Yolsuzluk ve suç örgütü liderliği şüphelisi İmamoğlu değilmişçesine bir edebi manada yarım kalan ön seçim izledik. Tek adaylı tiyatro gösterisi sonrası parti içi adayı olarak kamuoyu oluşturma adına bir imza kampanyası sanırım tiyatronun ikinci perdesi. Hırsızlıkla itham edilen, işlemiş olması muhtemel suçların varlığı içinizden insanların tanıklığı ile devam eden bir yargılama süreci, kimlerin attığı meçhul toplanacak imzalar ile kamuoyu vicdanında aklama faaliyeti…

Anlama kabiliyetimiz ile dalga geçilmiyorsa, aldığınız akılları da istişare etme fırsatı bulamamışsınız demektir. Tıpkı yürüyen merdivene ters yönde binmek gibi. Demokrasinin gereği olan, seçme ve seçilme şartları kanunlar ile belli iken; maalesef kazanmak adına tek mücadele vermediğiniz alan, vaktinde yapılacak olan seçimler.

Sonuç olarak, muhalefetin dezenformasyon stratejileri ve parti içi çekişmeleri, Türkiye siyasetinde önemli bir sorun teşkil ediyor. İktidara ulaşma çabaları, milli menfaatlere zarar veriyor ve toplumda kutuplaşmaya neden oluyor. Muhalefetin, bu tür stratejilerden vazgeçerek, daha yapıcı ve çözüm odaklı bir yaklaşım sergilemesi gerekiyor.

İlgili Haberler