İran'da Halkın Öfkesi Rejime ve Dış Müdahalelere Yöneliyor! Şok Gelişme
Gündem

İran'da Halkın Öfkesi Rejime ve Dış Müdahalelere Yöneliyor! Şok Gelişme


16 June 20255 dk okuma2 görüntülenmeSon güncelleme: 16 June 2025

İsrail'in İran'a yönelik hava saldırısının ardından bölgedeki gerilim tırmanırken, İranlı araştırmacı Aydın Mosanen'in açıklamaları dikkat çekiyor. Mosanen, saldırıların toplum üzerindeki etkisini ve halkın dış müdahalelere karşı tutumunu değerlendirerek, İran halkının hem rejime hem de dış müdahalelere karşı öfkesinin arttığını vurguluyor. Peki, İran'da neler oluyor? Halkın tepkisi neden bu kadar büyük?

İran'da İç ve Dış Sorunlar: Halkın Gözünden Durum

Aydın Mosanen, İran'daki iç ve dış sorunları değerlendirirken, ülkedeki baskı rejiminin yanı sıra, bu sorunları kendi çıkarları için kullanan grupların ve dış aktörlerin varlığına dikkat çekiyor. Mosanen'e göre, İran'da uzun bir mücadele tarihi var ve özellikle zorunlu başörtüsüne karşı sürdürülen mücadele her zaman önemli bir yer tutmuş. Muhaliflerin mücadelesi sadece bireysel haklarla sınırlı kalmayıp, yasalara, uygulamalara ve devletin tüm icraatlarına karşı durmayı kapsıyor.

Mosanen, İran'ın dış müdahalelere maruz kalmasının hareketlerin özgün çizgisinden sapmasına neden olduğunu belirtiyor. Rejimin bu durumu "dış müdahale" olarak göstermesinden memnuniyet duyduğunu ifade ediyor. Bu durum, halkın rejime olan güvenini sarsarken, dış güçlere karşı da şüpheci bir yaklaşım sergilemesine yol açıyor.

13 Haziran Saldırısı ve Halkın Tepkisi

Mosanen, 13 Haziran'da İsrail'in İran'a gerçekleştirdiği saldırının, ambargoların kalkması ve özgürlüklerin artması beklentilerini sekteye uğrattığını belirtiyor. Saldırılar öncesinde halkın hükümete "Bu anlaşmaları kabul et, ne istiyorlarsa ver, yeter ki bize saldırmasınlar," şeklinde baskı yaptığını ifade ediyor. Ancak saldırıların başlamasıyla birlikte, halkın hükümete olan güveni daha da azalmış durumda.

Batı medyasında dolaşan "İsrail, İran halkına özgürlük getirecek" söylemlerine halkın mesafeli yaklaştığını belirten Mosanen, Benjamin Netanyahu'nun bugüne dek kimseye özgürlük getirmediğini ve getirmeyeceğini vurguluyor. Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısında tüm dünyanın Ukrayna'nın yanında dururken, İsrail'in İran'a saldırısının "İsrail'in meşru müdafaası" olarak sunulmasının halkta büyük bir tepki yarattığını ifade ediyor.

Saldırıların Etkileri ve Gündelik Yaşam

Saldırılardan en çok sivillerin etkilendiğini belirten Mosanen, İsrail'in saldırıları meşrulaştırmak için "sadece askeri bölgelere" saldırdığı iddiasının gerçeği yansıtmadığını vurguluyor. Saldırıların İran'ın altyapısına zarar verdiğini, gelecekte halkın ihtiyaç duyacağı her şeye zarar verildiğini ve evlerinde oturan, hiçbir askeri bağlantısı olmayan sivillerin öldürüldüğünü ifade ediyor.

Mosanen, İran'da gündelik yaşamın durma noktasına geldiğini, halkın korku içinde yaşadığını ve İsrail'in çok yönlü bir saldırı yürüttüğünü belirtiyor. Hastanelerin bombalandığını, evlerin hedef alındığını ve savunma sistemlerinin vurulduğunu ifade ediyor. En kötüsü ise halkın kime güveneceğini bilememesi. Her gün yeni bir ölüm haberi geliyor ve dışarıya yansıyan görüntülerle içeride yaşananlar arasında büyük fark var.

Ancak bu saldırılar karşısında, beklenildiği gibi halk İsrail'i desteklemedi. Aksine, İsrail'e karşı birlikte hareket etme duygusu gelişti ve halk kenetlendi. Suriye'den ders alındığını söyleyenler var ve "O tuzağa düşmeyeceğiz," diyorlar. Ama daha da güzel olanı rejimi de eleştirmeye devam ediyorlar.

  • Halkın öfkesi hem rejime hem de dış müdahaleye yöneliyor.
  • Saldırıların ne anlama geldiğinin farkındalar.
  • "Bu yükü bizim sırtımıza siz yüklediniz" diyorlar.

Mosanen, İran halkının tutumunu özetlerken, "Biz Ukrayna halkı kadar değerli değil miyiz?" sorusunu sorarak, Batı'nın ikiyüzlülüğüne dikkat çekiyor. Ukrayna'ya düzenlenen saldırılar tüm dünyada kınanırken, İran'da sivillerin evleri bombalanıyor ve buna sessiz kalınması halkı öfkelendiriyor.

Sonuç olarak, İsrail'in İran'a yönelik saldırısı, bölgedeki gerilimi tırmandırırken, İran halkının hem rejime hem de dış müdahalelere karşı öfkesini artırmış durumda. Halk, rejimin baskıcı politikalarından ve dış güçlerin müdahalelerinden bıkmış durumda ve geleceğe umutla bakmakta zorlanıyor. İran'da hızlı bir değişim beklenmese de, toplumsal bir geçiş sürecinin yaşanabileceği ve halkın sesini duyurabileceği alanların açılması gerektiği vurgulanıyor. Aksi takdirde, İran'ın bütünüyle içine kapanmış bir toplum haline gelebileceği endişesi taşınıyor.