Gazze'de Ateşkes! Türkiye'nin Diplomatik Zaferi Mi?
Gündem

Gazze'de Ateşkes! Türkiye'nin Diplomatik Zaferi Mi?


12 October 20255 dk okuma5 görüntülenmeSon güncelleme: 12 October 2025

Gazze'de uzun süren çatışmaların ardından ateşkes ilan edildi. Bu ateşkesin sağlanmasında Türkiye'nin diplomatik çabaları ve Milli İstihbarat Teşkilatı'nın (MİT) rolü büyük önem taşıdı. Peki, bu ateşkes ne anlama geliyor ve bölge için ne gibi sonuçlar doğurabilir?

Ateşkesin Ardındaki Gerçekler

Uluslararası ilişkilerde ateşkes, savaşan tarafların düşmanlıklarını geçici veya kalıcı olarak durdurma kararıdır. Ancak Gazze'deki ateşkes, sadece silahların susması anlamına gelmiyor. Aynı zamanda diplomasinin, vicdanın ve umudun yeniden yeşermesi için bir fırsat sunuyor. İsrail ile Hamas arasında varılan bu son ateşkes, yeni bir bölgesel aklın ve diplomatik paradigmanın işareti olarak değerlendirilebilir.

Gazze'nin yıkılan şehirleri ve enkaz altındaki çocukları, bu sürecin tanığı oldu. Ateşkes, gücün değil, direnişin kararlılığıyla yazılmış bir sayfa olarak tarihe geçti. İsrail'in askeri gücüne rağmen, Gazze'den yükselen halk iradesi, Filistin'in varoluşunu bir kez daha gösterdi. Hamas, askeri olarak yıpranmış olsa da, politik anlamda bir direniş sembolüne dönüştü. Bu durum, İsrail'in nihai bir zafer kazanamadığının en somut kanıtı.

Gazze'de kaybedilen 60 binden fazla sivil, sadece bir sayı değil, Filistin'in gelecekteki özgürlüğüne adanmış sessiz bir fedakârlığın ifadesi. Bu kayıplar, bir halkın yok oluşunun değil, direnişinin kutsal sayfalarıdır. Her yıkılmış ev, yeniden kurulacak bir Filistin Devleti'nin tuğlası gibidir. Ateşkes, kayıpların ardından yeniden doğma iradesinin sembolüdür.

Türkiye'nin Rolü ve Diplomatik Zaferi

Bu ateşkesin sağlanmasında Türkiye'nin diplomatik ağırlığı, istihbarat koordinasyonu ve stratejik iradesi önemli bir rol oynadı. MİT'in yürüttüğü çok katmanlı temaslar, bölgesel aktörler arasında güven kanalını yeniden tesis etti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ısrarlı diplomatik çizgisi, Türkiye’yi sadece izleyen değil, yön veren bir ülke konumuna taşıdı. Ankara’nın diplomatik söylemi artık sadece bölgesel değil, küresel düzeyde yankı bulmaktadır.

ABD'nin de ilk kez İsrail'e "geri adım" attıracak ölçüde baskı yapması, önemli bir dönüm noktası oldu. Washington yönetiminin İsrail'e yönelik "uluslararası imaj kaybı" uyarısı, Tel Aviv'i ateşkese razı eden stratejik bir hamle oldu. ABD, tarihinde belki de ilk kez İsrail’i değil, küresel istikrarı koruma refleksiyle hareket etti. Bu durum, Ankara’nın diplomatik hattının etkisini daha görünür kıldı.

Ateşkes Sonrası Beklentiler ve Gelecek

Gazze'de silahlar sustuysa, bu sadece bir anlaşmanın sonucu değil; bir halkın yıkıntılar arasından yükselttiği onurun sonucudur. Filistin halkı, dünyanın gözleri önünde, varoluşunu bir kez daha kanıtlamıştır. Bu ateşkes, bir yenilginin değil, insanlığın vicdanında yankılanan bir uyanışın adıdır.

Silahların gölgesi elbette tamamen kaybolmayacak. Ancak artık o gölgede ezilen bir halk değil, dünyaya insanlık dersi veren bir Filistin vardır. Gazze'nin çocukları, yıkıntılar arasından yeniden doğacak; anneler, kaybettikleri evlatların ardından bile bir ulusun umudunu yaşatacaktır. Belki bu coğrafyada barışın adı hâlâ kırılgandır, ama artık Filistin halkı yalnız değildir. Çünkü dünya, bu kez sadece acıyı değil, adaleti de görmüştür. Ve belki de tarih ilk kez şunu kaydedecektir: Silahın gölgesi kaybolmasa da artık insan yerine konulacak bir Filistin vardır. O Filistin, toprağından değil; sabrından, onurundan ve direnişinden doğan bir devlettir.

  • Türkiye'nin arabuluculuk rolü
  • Gazze'deki insani durumun iyileştirilmesi
  • Bölgesel istikrarın sağlanması
  • Filistin halkının umutlarının yeniden canlanması

Ateşkesin kalıcı bir barışa dönüşmesi için uluslararası toplumun ve bölge ülkelerinin sorumluluk alması gerekiyor. Türkiye'nin bu süreçteki aktif rolü, bölgedeki istikrarın sağlanması ve Filistin halkının haklarının korunması açısından büyük önem taşıyor.