ABD Başkanı Donald Trump, Atlantik'i saran korkuyla baş etmek için alışılmışın dışında bir diplomasi izliyor. Batılı teamülleri yıkan bu stratejinin ardında, Rusya'nın askeri gücü, İran'ın enerji kaynakları, Türkiye'nin stratejik derinliği ve Çin'in ekonomik yükselişi gibi faktörlerin ABD liderliğindeki küresel düzeni tehdit ettiği endişesi yatıyor.
Batı'nın Dört Büyük Sorunu
Trump yönetimi, Batı'nın eseri olan Ukrayna, Suriye, İran ve Gazze'den oluşan dört kritik sorunu aynı anda çözmeye çalışıyor. Bu sorunların yanı sıra, Keşmir'de Pakistan ve Hindistan arasında yeniden alevlenen krizlerin de büyümeden söndürülmesi için çaba gösteriliyor. Trump yönetiminin asıl endişesi ise, İran'ın nükleer programı, Rusya'nın Ukrayna'yı ilhakı veya Türkiye'nin jeopolitik yükselişinden ziyade, bu güçlerin Çin ile kurduğu küresel koordinasyon.
Jeopolitik Riskler ve Türkiye'nin Rolü
Türkiye'nin jeokültürel ve stratejik derinliği ile yükselen savunma teknolojisi, bölgedeki dengeleri önemli ölçüde etkiliyor. Trump yönetimi, Türkiye'nin bu yükselişini ve Çin ile olası işbirliğini yakından takip ediyor. Bu durum, ABD'nin dış politikasında karmaşık bir denge oluşturmasına neden oluyor.
Küresel Statüko Tehlikede mi?
Çin merkezli devrimsel yükseliş, ABD liderliğindeki Atlantik merkezli küresel statükoyu sarsıyor. Trump'ın sıra dışı diplomasi hamleleri, bu değişen dengeye karşı bir yanıt olarak görülebilir. Ancak bu hamlelerin uzun vadede nasıl bir sonuç vereceği henüz belirsiz.
Sonuç olarak, Trump'ın alışılmadık diplomasisi, küresel güç dengelerindeki hızlı değişimlerin bir yansımasıdır. Rusya, İran, Türkiye ve Çin'in yükselişi, ABD'nin küresel liderliğini sorgulatırken, Trump'ın bu meydan okumaya nasıl karşılık vereceği merakla bekleniyor. Bu durum, uluslararası ilişkilerde yeni bir dönemin başlangıcı olabilir.
