
Sadık Çelik'ten Uyarı: En Büyük Tehlike Nerede Gizli?
Gazeteci Sadık Çelik, son yazısında Türkiye'deki siyasi gerilime dikkat çekerek, en büyük tehlikenin nerede başladığını sorguladı. Ayyüce Türkeş'e babasının mezarında yapılan saldırıyı örnek gösteren Çelik, bu atmosferin hepimizi sardığını ve ne zaman, nerede, hangi gerekçeyle "vazife çıkarılacağının" kestirilemediğini vurguladı.
Siyasi Atmosfer ve Artan Gerilim
Türkiye'deki siyasi atmosferin giderek gerginleştiği bir dönemden geçiyoruz. Farklı görüşlere sahip insanların bir araya gelmekte zorlandığı, kutuplaşmanın arttığı ve hoşgörünün azaldığı bu ortam, birçok sorunu da beraberinde getiriyor. Özellikle sosyal medyada ve bazı basın yayın organlarında yapılan provokatif paylaşımlar, gerilimi daha da tırmandırıyor. Bu durum, sadece siyasetçileri değil, toplumun her kesimini olumsuz etkiliyor.
Ayyüce Türkeş'e yapılan saldırı, bu gergin atmosferin en acı örneklerinden biri olarak kayıtlara geçti. Bir babanın mezarı başında yapılan bu saygısızlık, toplumda büyük infiale yol açtı. Sadık Çelik de yazısında bu olaya değinerek, bu tür olayların artık sıradanlaştığını ve kimin ne zaman hedef alınacağının belli olmadığını ifade etti.
"Bu yalnızca tek bir partinin meselesi değil. Ayyüce Türkeş'e, babasının mezarında yapılan saldırı da gösteriyor ki, bu atmosfer hepimizi sarıyor. Kime ne zaman, nerede, hangi gerekçeyle 'vazife çıkarılacağı' artık kestirilemiyor. En büyük tehlike, tam da burada başlıyor," diye yazan Çelik, tehlikenin boyutuna dikkat çekti.
Tehlike Nerede Başlıyor?
Peki, Sadık Çelik'in işaret ettiği bu tehlike nerede başlıyor? Bu sorunun cevabı aslında oldukça karmaşık. Birçok faktörün bir araya gelmesiyle oluşan bu tehlike, öncelikle hoşgörüsüzlükten, farklılıklara saygı duymamaktan ve diyalog kuramamaktan kaynaklanıyor. İnsanların birbirini anlamaya çalışmak yerine, ötekileştirdiği ve düşmanlaştırdığı bir ortamda, her türlü olumsuzluğun yaşanması kaçınılmaz oluyor.
Tehlike, aynı zamanda cezasızlık politikalarından da besleniyor. Şiddeti körükleyen, nefret söylemi içeren ve provokasyon yapan kişilerin cezasız kalması, bu tür davranışların artmasına neden oluyor. Hukukun üstünlüğünün sağlanamadığı ve adaletin tesis edilemediği bir ortamda, insanlar kendi adaletini kendisi sağlamaya çalışabiliyor. Bu da toplumda kaosa ve anarşiye yol açabiliyor.
Ayrıca, eğitimsizlik ve bilinçsizlik de tehlikeyi artıran önemli faktörlerden. Doğru bilgiye ulaşamayan, manipülasyona açık ve eleştirel düşünme yeteneği gelişmemiş insanlar, kolaylıkla yönlendirilebiliyor ve şiddete meyilli hale gelebiliyor.
Çözüm Ne Olmalı?
Bu tehlikeli gidişata dur demek için neler yapılmalı? Öncelikle, toplumda hoşgörüyü, saygıyı ve diyaloğu yeniden tesis etmek gerekiyor. Farklı görüşlere sahip insanların bir araya gelerek konuşabildiği, birbirini anlayabildiği ve ortak noktalarda buluşabildiği bir ortam yaratmak şart.
Bunun için:
- Eğitim sisteminin iyileştirilmesi ve eleştirel düşünme becerilerinin geliştirilmesi,
- Medyanın daha sorumlu davranması ve provokatif yayınlardan kaçınması,
- Sivil toplum kuruluşlarının aktif rol alması ve toplumsal bilinci artırması,
- Siyasi liderlerin daha yapıcı bir dil kullanması ve kutuplaşmayı körüklemekten kaçınması gerekiyor.
Unutulmamalıdır ki, Türkiye hepimizin ortak vatanı ve bu ülkeyi daha yaşanabilir bir yer haline getirmek için hepimizin sorumluluğu var.
Sonuç olarak, Sadık Çelik'in yazısında işaret ettiği tehlike, sadece siyasi bir mesele değil, tüm toplumu ilgilendiren bir sorun. Bu sorunun çözümü için hepimizin üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmesi gerekiyor. Aksi takdirde, gerginlik ve kutuplaşma daha da artacak ve toplumun huzuru kaçacaktır.